Hoş, hala da aklıma esince kendimi mutfağa atabiliyor değilim ya..
Tutup ta,canım çektiği an kek, börek yapmışlığım yoktur örneğin veya gelecek olan misafire ilk defa deneyeceğim bir lezzet hazırlamak da büyük cesaret gerektiren bir iştir,bu da bana oldukça uzaktır..
Özellikle ilk deneyeceğim bir tarif için önce psikolojik olarak hazır olmam lazım, birkaç gün üzerinde düşünüp, sonra da sessiz sakin bir ortam oluşturup,alnımın akıyla başarıya ulaşmak için adım adım tarifi uygulamam..
Evliliğimin ilk yıllarında,olağanüstü tecrübesizliğimi bildiğimden,(noktası virgülüne uyguladığım tariflerde bile başarısız olmam sebebiyle)özellikle pasta kurabiye yapmaktan öylesine korkardım ki..:)
Birileri gelmek istese ille de yemeğe alalım derdim..:) Hazır pasta alsak,kendimi çok beceriksiz hissedicem(normalde çok hamaratım ya )çayın yanına bir şeyler yapmaya kalksam muhtemeldir ki hüsranla sonuçlanacak, hal böyle olunca,yemek yapmak daha kolayıma gelirdi..Pilavı çoğu kez eşim yapardı çünkü J
Diğer menülere de mutlaka elinin değmişliği vardı elbet..:) Yoksa o tecrübesiz halimle,altından kalkamazdım asla en basit yemeklerin bile..
Geriye dönüp bakınca, acemi hallerimi hatırlayıp gülüyorum..
Bazen de eski acemiliklerimi aratmayan sakarlıklar yaşayabiliyorum ender de olsa.
Dalgınlığıma verip geçiyorum fakat, en zinde olduğum zaman bile mutfakta benden başkası varsa,elim ayağıma dolanıyor,ortalarda,kendimi muhabbete bağlayıp bıdı bıdılayarak dönüp duruyorum öylece..:)
Nasıl oluyor bilmiyorum,yine de ortaya koyacak bir şeyler çıkabiliyor,mahcup olmuyorum çok şükür..
Mutfak güzel mekan,hoş mekan..
İnsanın azıcık özveri gösterince çok şeyi başarabileceğini görebileceği en kestirme mekan..
Biraz zaman ayırınca, isteyince,yeni lezzetler tatmaya heveslenince,mutfak bizim bildiğimiz-yemek pişirilecek mekan – anlamından çıkıp sanki bir terapi köşesine dönüşüveriyor.
Televizyonda çikolata veya bisküvi reklamlarını izlerken ‘’ yok artık daha neler ‘’ diye söylendiğim günleri unutmuşcasına,beğenilen yeni bir lezzetin ardından, Mars’ta yaşam olduğunu keşfetmiş ilk bilim insanıymışımcasına bir sevinç yaşıyorum.. (Öyle bir sevinme şekli muhtemelen henüz vuku bulmadı ama aklıma bu geldi. J )
Üstelik bu işin riski yok denilecek kadar az..( Mı acaba dedim,elimi kestiğim,tencereyi ocakta unutup yemekleri yaktığım anları anımsayınca.)
Biliyorum,abartıyorum ama hakikaten mutlu oluyorum
Deliye hergün bayram,bana her küçük güzel şey …J
Büyüklerine de itirazım yok tabi,güzellik olsun yeter ki ,her türlüsü kabulüm .
Minicik olumsuzlukları büyütüp büyütüp,altından kalkamıyacağımız kocaman dağlar haline getirmeyi becerebiliyoruz ya,ufacık mutlulukları da abartıp kabartabilmeliyiz değil mi?
Etli böreği hamur kısmına tamamen sadık kalıp,sadece içini değiştirerek Oktay Usta’nın kitabından uyarladım..
Her zamankiler gibi,oldukça pratik bir tarif. Yormayacak,uygulamak için psikolojik olarak hazırlık yapmanıza sebebiyet vermeyecek türünden.
ETLİ BÖREK
malzemeler
- 4 su bardağı un
- 1 tatlı kaşığı tuz
- Aldığı kadar ılık su
- 1,5 fincan zeytinyağ
- 1 yumurta sarısı (üzerine)
İç malzemesi:
- 250 gr. Dana eti
- 2 çorba kaşığı sıvıyağ
- 1 adet büyükboy soğan
1-Etleri minik parçalar halinde doğrayıp sıvıyağ eklediğimiz tavaya alıyoruz.
2-Etleri yüksek ateşte rengi dönene kadar kavurduktan sonra,altını kısıp pişmeye bırakıyoruz.
3- Pişmeye yakın yemeklik doğradığımız soğanı ilave ederek etler tam pişince
tuz ve taze çekilmiş karabiber ekleyip bir kenara alıyoruz.
hamurun hazırlanması :
1- Karıştırma kabına un,tuz ve zeytinyağı alıp karıştırıyoruz.
2- Azar azar ılık su ekleyerek kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğuruyoruz.
3- Hamurumuzu nemli bir beze sarmalayıp,10-15 dk. Bekletiyoruz.
4- Dinlenen hamurdan cevizden büyük parçalar kopartıp bezeler hazırladıktan sonra,merdane yardımıyla açıp,bir kenarına hazırladığımız etleri koyarak diğer kenarını üstüne kapatıyoruz..
5- Böreklerimizin üzerine yumurta sarısı sürerek üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.
Bunu söylemek, kolanın üzerine soğuk içiniz yazılmasından daha anlamsız ama :) adet yerini bulsun..:)
Güneşli,sevinçli bol lezzetli günler diliyorum...
Yazıya Audrey Hepburn'un şu güzel sözleriyle veda etmek istiyorum..
Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan,
İnsanlara iyilikle bak.
Eğer saçların güzel olsun istiyorsan,
Bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından.
İnce bir bedense isteğin,
Ekmeğini açlarla bölüş.
Ve güzel dudaklara sahip olmak için,
Sadece güzel sözler söyle..
No comments:
Post a Comment